Bebekteki RH uyuşmazlığı ve ona bağlı kan bozuklukları erkenden teşhis edilip önlenebilmektedir.
Şizofreni, erken bunama ve paranoya da içinde olmak üzere, ağır akıl hastalıklarına karşı etkili ilaçlar artmaktadır.
Sakinleştirici, ruhsal huzur ve dinçlik kazandırıcı ilaçlar geliştirilmektedir.
Uzay tıbbı ve nükleer tıp, büyük gelişmeler göstermektedir.
Yaralı, sakat, doğuştan kusurlu ve felçli olanların rehabilitasyonu, yani canlandırılıp topluma yeniden kazandırılması çalışmaları gelişmektedir
Beslenme, vitaminler, madensel tuzlar üzerindeki yeni bilgiler sayesinde, beslenme bozukluğu hastalıkları önlenebilmektedir.
Yeni gırtlak takma teknikleriyle, gırtlak kanserinde hastaya daha iyi konuşma olanakları sağlanabilmektedir.
Mammografi ve termografi ile. meme kanseri erken teşhis edilebilmektedir.
Kalp elektroları, merkezî bir bilgisayara bir telefonla nakledilebilmektedir.
Teşhiste, hattâ tedavide bilgisayarlar kullanılabilmektedir.
Yanıklarda ve plastik cerrahide yapay deri kullanmak mümkün olmaktadır.
Katarakt, yani göze perde inmesi ameliy&n. çok yakında göz doktorunun muayenehanesinde on dakikada güvenle yapılabilecektir.
Göz tansiyonu, yani glokomda pö7ün kör olması, gözkapağma enjekte edilen bir ilaçla önlenebilecektir. Bu ilaç gözyuvarlağı içinde glokoma neden olan tansiyonu kontrol altına alabilecektir
Diş 'etlerine diş takılması için takım protez gerekmemektedir
Bebekteki Kan Bozuklukları
Gönderen İsmail | 08:30 | bebek doğumu, bebek hastalıkları, bebek sağlığı | 0 yorum »çıban otu çocuğun beslenmesi çocuk hastalıkları çocuk psikolojisi çocuk sağlığı ısırgan otu aşırı terleme akciğer hastalıkları Alerji astım ayı sarımsağı Böbrek hastalıkları böbrek yetmezliği baş ağrısının sebepleri baş ağrısı nasıl geçer civanperçemi damar sertliği deri döküntüsü deri kanseri Duyu Organlarının Hastalıkları ebegümeci hardal tohumu kızıl hastalığının belirtileri kızıl hastalığının sebepleri kabakulak kalp çarpması kalp cerrahisi Kalp Hastalıkları kalp sıkışması kalp yetmezliğinin tedavisi karaciğer hastalıklarının belirtileri karaciğer hastalıklarının sebepleri kuduzun belirtileri kulak ağrısının sebepleri kulak ağrısı nasıl geçer kulak akıntısı migren mine çiçeği nezle prostat büyümesi sağırlık sinüzit solunum darlığı Solunum yolu hastalıkları Tansiyon Hastalıkları Tansiyon Yükselmesi vajina kaşıntısı vajinal hastalıklar Yüksek Tansiyon zatüre
- A İle Başlayan Şifalı Bitkiler
- Ağız Ve Diş Sağlığı
- Akciğer – Karaciğer – Dalak Hastalıkları
- Alzheimer Hastalığı
- Asalak Hastalıkları
- B İle Başlayan Şifalı Bitkiler
- Bağırsak, Barsak Hastalıkları
- Bebek ve Çocuk Sağlığı
- Bel Ve Boyun Fıtığı
- Beslenme ve Diyet
- Beyin Hastalıkları
- Bulaşıcı Hastalıklar
- C İle Başlayan Şifalı Bitkiler
- Cilt Bakımı Ve Deri Hastalıkları
- Cinsel Sağlık
- D İle Başlayan Şifalı Bitkiler
- E İle Başlayan Şifalı Bitkiler
- Eklem ve Kemik Hastalıkları
- Enfeksiyon Hastalıkları
- Ergenlik Dönemi
- F İle Başlayan Şifalı Bitkiler
- Fizik Tedavisi Ve Fiziki Hastalıklar
- G İle Başlayan Şifalı Bitkiler
- Gebelik – Hamilelik
- Göz Sağlığı
- Güzellik ve Bakım
- H İle Başlayan Şifalı Bitkiler
- Hastalıklar
- Hastalıklar Ve Bitkisel Tedavi
- İ İle Başlayan Şifalı Bitkiler
- İç Hastalıkları
- İlk Yardım
- K İle Başlayan Şifalı Bitkiler
- Kadın Sağlığı
- Kalp ve Damar Hastalıkları
- Kan ve Kan Hastalıkları
- Kanser Hastalıkları
- Kısırlık
- Kulak Burun Boğaz Hastalıkları
- N İle Başlayan Şifalı Bitkiler
- Ortapedi
- P İle Başlayan Şifalı Bitkiler
- Psikoloji
- R İle Başlayan Şifalı Bitkiler
- Ruh Ve Sinir Hastalıkları
- S İle Başlayan Şifalı Bitkiler
- Saç Sağlığı Ve Saç Bakımı
- Sağlıkta Soru – Cevap
- Şeker Hastalıkları
- Şifalı Bitkiler
- Sindirim Sistemi
- Tansiyon Hastalıkları
- Üroloji
- Vücut Yapımız
- Z İle Başlayan Şifalı Bitkiler
İkiz Çocuklar
Gönderen İsmail | 10:55 | İkiz bebekler, ikiz çocuk dölyatağında nasıl yerleşir, İkiz gebelik, Kadın hastalıkları, kadın ilk gebeliği, kas lifleri, spermatozoit, tek yumurta ikizleri | 0 yorum »İKİZLER
Bir kadın aynı zamanda iki çocuk birden dünyaya getirebilir. Bu çocuklar "ikiz" olarak adlandırılır. Bu nasıl olmaktadır? İkiz bir gebeliğin söz konusu olup olmadığı ne zaman bilinebilir? Gebeliğin ilk aylarında, dölyatağında iki dölütün bulunması anne için dikkate değer ipuçları göstermez. Ancak ikiz gebelik sırasında, gebeliğin ilk üç ayı içinde ortaya çıkan sinirsel bozukluklar daha belirgin olabilir. Ama kadın ilk gebeliğindeyse, karşılaştırma olanağı bulamaz ve bu durumun ayırıcı bir belirti olduğunu anlayamaz. Gebeliğin ikinci üç ayı boyunca, karın daha fazla büyüyeceğinden, anne karnında iki çocuk taşıdığından kuşkulanabilir. Kadın hastalıkları uzmanı bazen kadının karnını dinleyerek iki kalp vuruşunun varlığını ortaya çıkarabilir. Aynı zamanda, gebeliğin altıncı ayından itibaren iki küçük başın yerini de bulabilir. Bununla birlikte, ikiz gebeliğin klinik teşhisi ancak yedinci aydan sonra yapılabilir. Ancak bu teşhis, birde röntgen muayenesiyle doğrulanmalıdır. Doğacak çocuk ya da çocuklar için, bu dönemde, röntgen muayenesinin hiçbir tehlikesi yoktur.
ikiz gebeliklerin yüzde 70'inde, ikizler her biri başka bir spermatozoit tarafından döllenmiş farklı iki yumurtacıktan doğmaktadır. Bu durumda "yalancı" ikizlerden söz edilir. Doğacak ikiz kardeşler birbirlerine normal kardeşlerden daha çok benzemezler v,e değişik cinsiyetten olabilirler, ikiz gebeliklerin ancak yüzde 30'unda, ikizler tek yumurtacıktan doğmaktadır. Bu ikizler "gerçek" ikizler olarak adlandırılırlar. Aynı cinsiyetten olan bu çocukların dış görünüşleri ve karakterleri de birbirine son derece benzer. Söz konusu yumurtacık bir tek spermatozoit tarafından döllenir, ama erkenden bir bölünmeye uğrayarak iki dölüt verir. Bölünmenin meydana geldiği ana göre, ikizler aynı dölüt kesesi içinde ya da iki ayrı kesede, tek veya iki plasenta tarafından beslenerek gelişirler.
Genel olarak, iki çocuk dölyatağında düşey konumda yerleşir. Birinin başı aşağıya doğru, öbürününki yukarıya doğrudur.
Dölyatağı çeperleri üzerindeki aşırı gerilme nedeniyle, ikiz doğum ya erken gerçekleşir ya da birtakım zorluklar çıkarır. Gerçekten de aşırı gerilmiş kas lifleri gerektiği gibi kasılamaz.
Antigrup Bağışıklık Cisimleri
Gönderen İsmail | 10:49 | Antigrup nedir, bağışıklık cisimleri, bağışıklık sistemleri | 0 yorum »ANTİGRUP BAĞIŞIKLIK CİSİMLERİ
0 (sıfır) kan gurubundan bir kadının, değişik bir guruptan (örneğin, A ya da B) bir erkekle evlendiğinde, babasıyle aynı kan gurubundan olan bir çocuğa gebe kalırsa, antigrup olarak nitelenen bağışıklık cisimleri üretebildiği görülmüştür. Zorunluluk halinde, bu kadına da Rh negatif kadınlara uygulanana benzer bir bağışıklık kazandırma işlemi uygulanır.
Bu ise, gebeliğin başından itibaren, anne ve kocasının sadece Rhesus'lerinin değil, karşılıklı kan guruplarının da bilinmesinin zorunlu olduğunu, bir kez daha tanıtlar.
Rhesus Etkenleri Nelerdir
Gönderen İsmail | 10:41 | alyuvarlar nelerdir, bağışıklık cisimleri, dölüt alyuvarları, dölyatağı çeperini kesme, dölyatağını kapama yolları, gebeliğin sonu, kan uyuşmazlığı | 0 yorum »RHESUS ETKENİ
Rhesus etkeni kişilerin kanlarını birbirinden ayıran en önemli özelliktir. Landsteiner ve Wiener adlı bilginler 1940'ta, Macacus Rhesus maymunlarının alyuvarlarında özel bir madde keşfetmişler ve buna "Rhesus etkeni" adını vermişlerdir. Daha sonra, bu etkenin insanların yüzde 82'sinin alyuvarlarında varolduğu ortaya çıkarılmıştır; insanların yüzde 18'inde bu madde yoktur. Rhesus etkeni taşıyan kişilerin kanı "Rh pozitif", bu etkeni taşımayanların kanı ise"Rh negatif" olarak adlandırılır. "Rh negatif" ve "Rh pozitif" kişiler arasında yapılacak bir kan alışverişi bazı tehlikeler gösterir: örneğin, bir kan verme işlemi sırasında, Rh negatif bir kişi, Rh pozitif kan alırsa, çok ciddi bir tehlike ortaya çıkar.
Dölütün kanıyle annenin kanı arasındaki bir uyuşmazlık ciddi tehlikelere yol açabilir. Rh negatif bir kadınla Rh pozitif bir erkeğin birleşmesinden doğan çocuk, babası gibi, Rh pozitif kan taşıyabilir. Daha önce de söylediğimiz gibi, dölüt, anneninkinden bağımsız olarak dolaşan kendi kanını kendisi üretir. Bununla birlikte, son aracılığıyle, dölüt kanının çok küçük de olsa bir bölümü annenin kan dolaşım sistemine sızabilir. Rh negatif bir annenin vücudu, bu durumda, kendini savunmak için, bağışıklık cisimleri üretir. Bu bağışıklık cisimleri de sondan geçerek, çocuğun alyuvarlarını yok ederler. Bu durumda hemoli-tik denilen bir çeşit kansızlık ortaya çıkar.
Bu hastalık, annenin ürettiği bağışıklık cisimlerinin miktarına bağlı olarak az ya da çok tehlikeli olur. Bu nedenle, Rh negatif bir kadın, gebeliğin başından itibaren, sık sık kan tahlilleri yaptırarak vücudundaki "bağışıklık cisimleri oranını", yani kanında bulunan Rh yok edici bağışıklık cisimlerinin miktarını denetlemelidir.Eğer bağışıklık cisimleri oranı çok yüksek ise (ki bir doğumda birden çok çocuk doğuran kadınlarda, gebeliğin sonunda, durum genellikle böyledir), doktor çoğu kez doğumu erkene almayı öğütler. Bu durumda, genellikle sezaryene başvurulur. Bebekte özel bir durum görülürse, hemen kanı değiştirilir. Dölütün Rh pozitif etkeninin Rh negatif anne üzerindeki etkisini ortadan kaldırabilecek ve sonuç olarak, annenin ürettiği bağışıklık cisimlerinin saldırısına uğradığı zaman Rh pozitif dölütte meydana gelen karışıklıkları önleyebilecek birçok çözüm yolları araştırılmaktadır.
örneğin, dölütün karın zarı boşluğuna hemolitik hastalığın yok ettiği kanı karşılayacak şekilde Rh negatif alyuvarlar şırınga etme olanağı araştırılmıştır. Dölütün bir bacağını çıkarmak ve damarlardan birinden kan vermek amacıyle dölyatağı çeperini kesme, daha sonra doğumu beklemek üzere çocuğu yeniden dölyatağına kapama yolları da denenmiştir. Ancak bu işlemler kolayca gerçekleştirilemeyen son derece güç ameliyatlardır. En çıkar yol ciddi durumlarda bebeğin kanını değiştirmektir. Rh uyuşmazlığından doğan kansızlığa çok sık rastlanmaz. İstatistiklere göre oran 1666 gebelikte 1'dir. Ayrıca, Rh pozitif bir çocuğun varlığının Rh negatif annede zorunlu olarak bağışıklık cisimleri üretimine yol açmadığını da belirtmek gerekir. Rh negatif bir kadının ilk gebeliği genellikle kazasız geçer. (Tabii daha önceleri anneye Rh pozitif kan verilmemişse.) Çünkü annenin organizması çocuğa zarar verebilecek kadar çok bağışıklık cismi üretecek zaman bulamaz.
İkinci ya da üçüncü gebelik sırasında, annenin kanında Rh yok edici bağışıklık cisimlerinin miktarı gittikçe artar ve dölüt kansızlık tehlikesiyle daha çok karşılaşır.
Tıp, bugün bu düşüncelere dayanarak, Rhesus sorununu çözmek için başka bir yola girmiştir. Sero-profilaksi adı verilen bu yönteme göre, eğer Rh negatif bir kadına Rh pozitif kan verilmişse, ya da bu kadın daha önce Rh pozitif bir çocuk doğurmuşsa, hatta kanı Rh pozitif olan bir çocuk düşürmüşse, bu kadına, kanında bulunabilecek dölüt alyuvarlarıyle savaşarak onları yenecek özel serumlar yardımıyle bağışıklık kazandırılır. Böylece, annenin organizması artık Rh yok edici bağışıklık cisimleri üretmez ve sonuç olarak kadının daha sonraki gebelik durumunda çıkabilecek güçlükler başından önlenmiş olur.
Dölüt Nedir
Gönderen İsmail | 10:25 | cinsiyetin belirlenmesi, dölüt nedir, dölütün ağırlığı, embriyo nedir, Gebeliğin ikinci ayı, Gebeliğin on ikinci haftası, sinir sisteminin gelişimi, stetoskop nedir | 0 yorum »DÖLÜT
Gebeliğin on ikinci haftasından itibaren embriyo insan biçimini alır ve cinsiyeti belirlemeğe başlar. Yaklaşık olarak yedi santimetre boyunda olan dölütün başı, gövdesine oranla çok büyüktür. Gelişmesinin bu döneminde embriyoya dölüt adı verilir.
Ertesi ay, dölütün ağırlığı ve boyu büyük bir hızla artar. Yaklaşık olarak sekiz santimetre olan boyu 18 santimetreye ulaşır; ağırlığı da 45 gr. danf 225 gr.a çıkar. Büyüme bu hızla devam etmiş olsaydı çocuğun doğumda 250 kilo gelmesi gerekirdi.
Dölütün derisi çok ince olduğundan kan damarlarını gösterir. Önceleri alın ve çenesini sonra da bütün vücudunu hafif tüyler kaplar; sekizinci ayda bu tüyler kaybolur. Gebeliğin ikinci ayından sonra dölüt annenin duymadığı çok hafif hareketler yapmağa başlar. Anne çocuğunun hareket etmeğe başladığını dördüncü ay sırasında duymağa başlayacaktır. Beşinci aydan itibaren, kalp atışları kuvvetlenir ve stetoskop ile dinlenebilir hale gelir.
Anne ve doktorun çocuğu "duymaları" gibi çocuk da onları duyabilir. Çocuk da anne kalbinin atışlarını seçer, dış dünyadan gelebilecek çok şiddetli gürültülere, kasılarak tepki gösterir. Gebeliğin altıncı ayında daha belirli bir hale gelen dölütün hareketlerinin amacı kaslarını kuvvetlendirmektir. Yerini değiştirmekten yorulunca bacaklarını büzer, kollarını göğsünün üzerine çapraz bir biçimde yerleştirir ve dinlenme durumunu alır. Kendini ana karnı dışındaki yaşama hazırlamak için sarfedeceği kuvvet sadece bununla kalmaz. Amni-yos sıvısından birkaç damla yutarak bir biçimde beslenmeyi de öğrenir. Yeni doğan bebeğin, henüz hiç bir besin almamışken, mekonyum ismi verilen koyu renkli kendine özgü bir dışkı salması bu olayın kanıtıdır. Dölyatağı içi yaşamın son üç ayı boyunca, dölütün kanı globülin bakımından zenginleşir; globülinin büyük bir kısmı son tarafından oluşturulur. Altıncı ayın sonunda, dölüt, yaklaşık olarak bir kilo ağırlığında ve 30-50 cm. boyundadır. Ertesi ay yani yedinci aydadölütün ağırlığı 800 gr. arttığı gibi boyu da yaklaşık olarak 5 cm. uzar. Artık biçimi kesinleşmiştir, organları arasında uyum sağlanmıştır. Deri daha az kırmızıdır; ancak deri altı yağı bulunmadığından buruşuktur. Dölüt giderek daha etkin olmağa başlar, bacaklarını sallar, yutkunur, bazen hıçkırığı bile olur. Bundan dört hafta sonra ağırlığı 2,5 kg. boyu da 45 cm. olur. Artık annesinin vücudunda geçireceği zamanı azalmıştır. Çocuğu daha tombul gösterecek küçük yağ kesecikleri oluşur, tırnakları sertleşir saçları kirpikleri çıkar, kaş kemeri üzerinde hafif bir tüylenme oluşur. Dokuz aylık hazırlanış devresinden sonra çocuk artık doğuma hazırdır. Boyu aşağı yukarı 50 cm. ağırlığı da 3,5 kilodur.Doğa doğum için gerekli herşeyi hazırlamağa başlar; göğüs kemerinin altına ulaşmış olan dölyatağı, anneye daha rahat nefes alma olanağını vermek için 5-10 cm. aşağı iner. Çocuk baş aşağı dölyatağı boğazına yönelerek son durumunu alır.
Bu döneme gelebilmek için yedi aylık zorlu bir hazırlanma süresi gerekmiştir. Yumurtacık ve spermatozoidin karşılaşmaları, kromozomlar ve genler sayesinde, yeni kişinin temel niteliklerini belirlemiştir. Döllenen yumurtacık, liflerinin yardımıyle, dölyatağı oyuğuna yerleşmiştir. Son ve göbek kordonu, anne kanında bulunan oksijen ve besleyici maddelerin çocuğunkine geçmesini sağlamıştır. Üçüncü ayın sonuna kadar embriyo böyle gelişmiştir. Dölüt büyük bir hızla büyüyerek üçüncü aydan dokuzuncu aya kadar 8 cm.'den 50 cm.'ye uzadığı gibi, 45 gr. ağırlıktan yaklaşık olarak 3,5 kiloya ulaşmıştır. Doğum dönemine gelen bebek yaşamak için gereksindiği tüm gereçlere sahiptir. Beslenmesi ve fiziksel rahatlığı için annesine bağımlıdır ama nefes almasını, kendi sıcaklığını ayarlamasını, zehirlerini atmasını sağlayan, mekanizmalara sahiptir artık. Kemik çatısı ve kaslarının tümü büyümekte sinir sistemi de gelişmektedir. Henüz tam gelişmemiş olmakla beraber beş duyusu doğumdan sonra çevresinde olup biten herşeyi incelemesine, dokunmasına, dinlenmesine, soluk almasına, hatta tatmasına ve daha sonraları anlamasına ve dış dünya a; ile ilişki kurmasına yardımcı olmağa hazırlanmaktadır. Artık doğum öncesi yaşam bitmek üzeredir.
Embriyo
Gönderen İsmail | 10:18 | döllenme ne zaman olur, Embriyo gelişimi, embriyo nedir, embriyo şekillenmesi ne zaman olur, sinir sisteminin gelişimi | 0 yorum »EMBRİYO
Yirmi birinci gün civarında iki milimetre uzunluğunda olan embriyo şekillenmeğe başlar. Uçlarından birinde bir şişkinlik belirli hale gelir; bu kabarıklık içinde beynin oluşmağa başladığı başdır. Kısa bir süre sonra, henüz taslak halinde olan kalp atmağa başlar. Döllenmeden yaklaşık olarak otuz gün sonra, daha sonra kol ve bacağa dönüşecek şişkinlikler ortaya çıkar. On gün sonra avuç içleri, burun, göz ve ağız boşluğu seçilebilir hale gelir. Bu arada sinir sistemi gelişir ve beyin kıvrımları belirir.
Sonun Görevi
Gönderen İsmail | 10:09 | Çocuk, dölütün kana karışması, gebelikte bulaşıcı hastalıklar, gelişmesi nasıl olur, kızamıkçık tedavisi, penisilin faydaları, plasenta nedir, sülfamitler nelerdir, Yumurtacık lifleri | 0 yorum »SONUN GÖREVİ
Çocuk, gelişmesi için gereksindiği oksijen ve besleyici maddeleri, annesinin kanından sağlar; bu da son (plasenta) sayesinde gerçekleşir. Yumurtacığın ince lifler yardımıyle dölyatağına tutunduğu sırada oluşan yuvarlak cisme son denir. Son, döllenmiş yumurtacığın yuva yapmasını kolaylaştıran progesteron hormonunun üretimini uyaran özel hormonlarla annede olduğu kadar çocukta da bulaşıcı hastalıkları önleyen globülin denilen maddeler oluşturur. Anne kanı dölütün kanına karışmaz. Son bir filtre görevi görür; bakterilerin büyük bir kısmını tutar ama virüsler üzerinde etkisi yoktur. Bu nedenle, anne grip ya da kızamıkçık gibi virüs hastalıklarına yakalanırsa bunlar çocuğa geçebilir. Anneyi tedavi etmek için verilen penisilin ve sülfamitler plasentadan geçtiği için çocuk da bu arada tedavi edilmiş olur. Son, nikotin, alkollü içkiler bazı uyuşturucu ilâçlar, zehirli besinler gibi maddeleri süzmediği için, bu maddeler çocuğu tehlikeye sokabilir. Bu nedenle, gebe kadınların sigara kullanmamaları, alkollü içki içmemeleri ve doktor tarafından verilmemiş olan bir ilâcı almamaları gerekir. Dölyatağı dışında yaşayabileceği ana, yani doğana dek, yeni varlığın yaşayabilmesi için gerekli olan koşulları doğa böylelikle sağlar. Döllenen yumurtacığın çekirdeğinde, çocuğun organlarını oluşturacak çeşitli dokular ayrımlaşmağa başlar.
Yumurtacık ile Spermatozoidin Birleşmesi
Gönderen İsmail | 10:01 | döllenmeden sonrası dönem, dölyatağı boşluğu, embriyo nedir, fallop borusu, insan vücudunda kaç kromozom vardır, spermatozoid nedir, Yumurtacık nedir, yumurtanın döllenmesi | 0 yorum »YİRMİ DÖRT SAAT İÇİNDE
Yumurtacık ile spermatozoidin birleşmesi ile oluşan yeni hücre, aşağı yukarı yirmi dört saat içinde bölünür; önce iki, sonra dört, sekiz, on altı, v.b. hücre oluşturur. Bütün bunlar henüz hacmi ni arttırmamış olan döllenmiş yumurtacığın fallop borusundan dölyatağı boşluğuna, inerken olur. Dölyatağı boşluğuna geldiğinde, yumurtacığın boyutu toplu iğne başı kadardır ve yarısı ana öbür yarısı baba kaynaklı 46 kromozom içeren 150 hücreye sahiptir. Taşıdığı özgün maddeler sayesinde yumurtacık, çok sayıda salgıbezine ve kan damarlarına sahip olan dölyatağının iç çeperine yerleşir. Bu yerleşme olayı döllenmeden sonraki dokuzuncu gün gerçekleşir. Bundan sonra, çocuğun doğumuna kadar dölyatağı gitgide genişleyecektir. Yumurtacığın dış çeperinden, dölyatağı içinde bulunacağı süre boyun ca çocuğu saracak bir zar oluşur. Henüz ayrımlaşmamış bir madde yığını olan çekirdek ise, üçüncü ayın sonuna kadar embriyoya dönüşür. Embriyo ile zar arasında hacmi gitgide artmakta olan bir sıvı görülür. Bu sıvının görevi, çocuğu dış darbe ve basınçlara karşı korumaktır
Kromozomlar
Gönderen İsmail | 09:53 | cinsiyet kromozomları, çocuk cinsiyeti, erkek üretici hücre, kromozom nedir, spermatozoit nedir, Üreme hücreleri | 0 yorum »KROMOZOMLAR
Cinsiyet, saç rengi, göz biçimi, yetenekler v.b. gibi, her kişinin kendisine özgü belirtileri, dişi üretici hücre, yani yumurtacık ile erkek üretici hücre, yani spermatozoitte bulunan öğelerin birleşmesiyle belirlenir. Gerçekten de her yumurtacık ve spermatozoitte kişinin kalıtsal özelliklerinin taşıyıcısı olan 46 kromozom vardır. Bu kromozomlardan ikisinin cinsiyeti belirleme görevi vardır. Yumurtacıktaki cinsiyet kromozomları XX simgesiyle belirtilir; bunlar birbirinin tıpa tıp aynıdır. Buna karşılık, sperma-tozoidin kromozomları değişiktir ve XY simgesi ile belirtilirler. Üreme hücrelerinin olgunlaşma süresi içinde, her üretici yarı yarıya eksilir ve hem spermatozoitte hem de yumurtacıkta 46'dan 23'e iner. Böylece, bu azalma sonunda yumurtacığın cinsiyet kromozomları daima X olarak kalırken, spermatozoidin-kiler bazen X bazen de Y olurlar. Yumurtacık ve spermatozoit birleşerek yeni bir canlı oluştururlar. Her hücreden 23 kromozom birbirine eklenir ve insan türünün belirgin sayısı olan 46 kromozom meydana çıkar. Türlerin kromozom sayısı değişmez. Örneğin bu sayı maymunda 52, bazı böceklerde ise sadece 4 tür.
Çocuğun cinsiyeti tamamen erkek hücredeki kromozomlara bağlıdır; çünkü sadece erkek hücreden bölünmeden önce X ve Y kromozomu vardır. Yeni varlığa can verecek olan hücrede X kromozomları birbirine eklenirse bir kız çocuk doğar; ama annenin bir X kromozomuy-la babanın bir Y kromozomu yeni hücrede birleşirse, bir erkek çocuk dünyaya gelir
Gebelik Döneminde Doğum Korkuları
Gönderen İsmail | 09:40 | doğum psikolojisi, doğum hetecanı, doğum korkuları, doğum sancıları, doğuma fiziksel hazırlık, doğuma ruhsal hazırlık | 0 yorum »BİNLERCE YILDAN BERİ SÜREGELEN BİR KORKU
Gebelik ilerleyip doğum yaklaştıkça, karşılaşacağı olaya karşı duyduğu korku genç kadında gitgide büyük ve belirli bir hal alır. Binlerce yıldan beri süregelen bu korku, her kadında ta çocukluğundan beri yerleşmiş durumdadır. Modem psikoloji, doğum konusunda gerekli bil-gilerin verilmesiyle kadının bu korkudan kurtarabileceğini göstermiştir. Niteliği iyice bilinmediği için sabit bir korku haline gelen doğum olayı, açıklıkla gözler önüne serilmeli ve bundan başka genç kadına, bu doğal olaya niçin ve nasıl katılması gerektiği anlatılmalıdır. Genç kadına sorumluluk duygusu aşılanır ve doğum kaçınılmaz bir ceza gibi değil de aksine kadınlık yaşamının doğal bir olayı olarak gösterilirse, bu ola ya katılması sağlanır. Bununla beraber, doğum mekanizmasını tanıtmak korkuyu gidermek için yeterli değildir. Doğum olayı sadece kendisini ilgilendirmeyip aynı zamanda çocuğunu da ilgilendirdiğinden genç kadın yepyeni bir olay karşısındadır. Eğer korkuya karşı koymaya çalışırsa, olaylara göğüs germede zorluk çekebilir. Buna karşılık korkmanın mantıksal olduğu gerçeğini kabul ederse, tüm ruhsal ve fiziksel çarelere başvurarak olaylara cesaretle göğüs germeğe hazırlanır. Eğer kadın, çocuğunu düşünmemeğe varacak kadar kendisi için korkmaktaysa, bu nedenle telâşa düşmesine ve suçluluk duygusuna kapılmasına yer olmadığı da anlatılmalıdır. Bu tamamen doğal bir duygudur. Doğumun yaklaşmasıyla, daha önce çocuk için duyulan kay gının yanında kişisel endişe de ağırlık kazanır. Kadının kendisi için tasalanması çok doğaldır. Dediğimiz gibi korkuyu kabullenmeli ve özellikle bunu açık
açık itiraf etmeli, doktoruyla da bu konuyu tartışmalıdır. Gerekli gördüğü takdirde uyuşturucu bir ilâç kullanarak veya bayıltarak genç kadına doğumu yaptıracak olan kişi' doktoru olacağına göre, hiç bir çekingenlik duymaksızın kendisiyle serbestçe konuşabilmelidir. Bazen ağrısız doğum diye de adlandırılan kontrollü doğum durumunda, gerekli ruhsal ve fiziksel hazırlığa koca da katılmalıdır. Her şeyi kocaya açıkça izah etmek, solunum alıştırmalarını denetlemesini sağlamak, bu konuyla ilgili kitapları okumasını önermek gerekir. Bu tür doğumla ilgili filmler varsa onlar da gösterilmelidir. Böylece karı ve koca, ilk ya da daha sonraki çocuğun varlığının yol açacağı çeşitli sorunlara birlikte göğüs germeğe hazırlanmış olurlar.
ÖNCE ERKEK ÇOCUK MU?
Gönderen İsmail | 09:20 | çocuk anne bağı, çocukta sevgi eksikliği, gebelikte takınılan tutum, ihtiraslı erkek, kadınlar neden erkek çocuk ister, Kadınlarda ilk gebelik | 0 yorum »ÖNCE ERKEK ÇOCUK MU?
Kadınlar ilk gebeliklerinde, genellikle bir oğlan çocuk doğurmayı amaçlarlar. Psikanalistlere göre bu istek kendilerinin erkek olarak doğmamış olmalarından kaynaklanan bilinçsiz bir intikam duygusuna bağlanır. Doğuracakları çocuğu tanıdıkları ilk erkek olan babalarına benzer bir biçimde düşlerinde görürler; bu olay da psikanalistlerin iddiasını doğrular. Gebeliği boyunca kadın, yakınlarıyla ve özellikle annesiyle yepyeni bir ilişki kurar. Çocukluğundan beri, kendisine örnek aldığı annesiyle bu kez daha kesin bir karşılaştırmaya girer. Gebe kadın genellikle annesini yüceleştirmeye eğilimlidir. Annesinde daima bir destek arar, dünyada kendisine güven veren tek kimse odur. Bebeğe gerekli gereçlerin hazırlanması gibi kendine düşen görevlerin çoğunu annesinden ister; annesine naz yapar. Kimi kadınlar ise gebeliği, ana vesayetinden kesin olarak kurtulmak için olumlu bir fırsat sayarlar. Bu kadınlar "evet, annemsin, bugüne kadar sözünü dinledim, ama şimdi ben de bir anneyim, eşitiz; üzerimde artık hiçbir etkin kalmadı" diye düşünmeğe başlarlar. Bu tür bir davranış, günümüzde, özellikle yaygınlık göstermektedir. Baba-erkil aile türü, artık devrini geçirmiş bulunmaktadır. Çalışma hayatıyla orantılı bir biçimde bağımsızlığa gitgide daha çok alışan genç kadınlar, anneleriyle olan bağlarını da azaltmak istemektedirler. Anneye karşı gebelikte takınılan bu iki değişik tutum, bu arada da bulunabilir. Bütün bu durumlara kocanın çok dikkat etmesi gerekmektedir. Aslında koca da çocuğu beklemektedir ama olayların dışında kalmakta olaylara seyirci olarak bakmaktadır. Kocanın eşini daha da iyi anlamağa çalışması ve bu cabavı özellikle karısının bunalımlı dönemlerinde daha da fazla göstermesi yerinde olur. Bu davranış kuşkusuz kolay değildir; çünkü koca karısının gebeliği "boyunca kendini her bakımdan oldukça rahatsız bir durumda hissedebilir. Hele ihtiraslı bir erkek karısının gebeliğini kıskanabilir; çünkü karısı kendisinin hiç bir zaman gerçekleştiremeyeceği bir deneyi yaşamakta ve bundan da mutluluk duymaktadır. Karısının bu çocuğa karşı duyduğu ilgi, çocuğu bile kıskanması sonucunu doğurabilir. Kimi kez de, baba çocuğu gereğinden fazla önemseyerek karısını ihmal edebilir; karısı artık onun için, sadece düşlerini somutlaştırmağa yarayan bir araçtır. Erkeklerde görülen bu tür davranışlar oldukça yaygındır; bu davranışlar erkeğin çocukluğundaki sevgi eksiklikleriyle, kendinden daha küçük bir erkek ya da kız kardeşe karşı duyulmuş ve bütünüyle yenilememiş bir kıskançlıkla bağlantılıdır. İşte bu nedenle, bu tür davranışlar küçümseme ya da kızgınlıkla karşı-lanmamalıdır. Karı koca ilişkileri gebelikte biraz bozulmuşsa, bunu bir facia haline getirmenin gereği yoktur; bir doktor ya da bir psikolog kolayca gerekli çareyi bulur.
Gebelik Ve Kadın
Gönderen İsmail | 09:10 | annelik devreleri, gebeliğin ilk günleri, gebelikte fiziksel değişim, gebelikte ruhsal değişim, kadının bilinçaltı davranışları, melankolik, vücut çizgilerinin bozulması | 0 yorum »Anne olma günü yaklaştıkça, kadında oluşan fiziksel değişikliklerle beraber, geçici ya da sürekli olarak kişiliğini oldukça önemli bir biçimde etkileyebilecek ruhsal değişiklikler de meydana çıkabilir. Genç kadın, bu değişimlerden allak bullak olabilir. Esenlik içinde yaşayan bir kadının birdenbire endişeli ve melankolik bir insan haline dönüşümünü bu duruma örnek olarak verebiliriz. Genç anne, yeni bir varlığa can vermekten gurur duymakla beraber, çocuğuyla bağlantısının zayıfladığı tasasına kapılır. Gerçekten de bir çocuğu dünyaya getirmek aynı zamanda onu kendinden uzaklaştırmak demektir. Bu nedenle, annenin bilinçaltına, çocuğunu, kendinden koptuğu anda kaybedeceği fikri usul usul yerleşir. Bu bekleyişin doğurduğu ruhsal baskının, hem kendisine hem de çocuğuna karşı duyacağı tasalanma biçiminde meydana çıkması anlayışla karşılanmalıdır. Annede çocuğunu kaybetme ya da anormal bir çocuk doğurma korkusu vardır. Annedeki vücut çizgilerinin bozulması korkusu, tam anlamıyla dişice bir endişedir. Bu tür tasalar doğal olmakla beraber, bu duygu çok şiddetli bir biçimde kendini gösterirse, genç kadının anneliği bir türlü kabullenemediğini ya da ta çocukluk devrinde yerleşmiş bazı nedenler dolayısıyle bu tür bir duyguya kapıldığı sonucuna varmak gerekir. Zaman geçtikçe ve çocuk da varlığını duyurdukça bu endişeler genellikle, kaybolur.
Kadınların çoğu, gebeliklerinin ilk aylarında kendilerinde suçluluk duygusu uyandıran bir düş kırıklığı duyarlar. Oluşmakta olan varlığın "kendi" çocukları olduğunu bir türlü algılayamazlar, bu nedenle de içlerini bir sıkıntı duygusu kaplar.
İlk aylarda sürekli olarak kendini gösteren tedirginlikler kaybolur, çocuk hareket etmeğe başladıkça bağımsız bir varlık olarak kendini belirttikçe genç kadın, anneliğinin elle dokunulur bir kanıtını elde etmiş olur. işte o zaman, "yavrusunu" düşünmeğe başlar. Olgunluğa erişmemiş "çocuk-kadınlar" annelik devrelerini kabukları içine çekilerek geçirirler. Çocukiarıyle dopdolu bir yaşam sürerek, dış dünya ile ilgili her etkinlik ve sorumluluktan sıyrılmalarına izin verildiğini sanırlar, her şeyin kendileri sayesinde olduğu fikrini benimserler. Başta kocaları olmak üzere, herkesten tüm özen ve sevecenliklerini kendilerine göstermesini beklerler. Oysa, daha olgun ve daha etkin kadınlar, o anda kendilerini gerçeğin kucağına atarak gelecekte yaşamağa ve çocuklarını, kişilikleriyle kendilerini dünyaya kabul ettirmeği bilecek olağanüstü birer varlık olarak görmeğe başlarlar bile.
Gebelikte Spor Yapmanın Faydaları
Gönderen İsmail | 07:56 | Gebelik sancıları, Gebelikte ata binmek, Gebelikte sporun faydaları, Gebelikte sporun zararları, Gebelikte yapılması gereken sporlar | 0 yorum »Spor
Düzenli olarak spor yapan bir kadın hâlâ bu sporu yapmağa devam etmek istiyor ve doktoru da buna karşı çıkmıyor-sa, gebelik nedeniyle alışkanlıklarını değiştirmesinin gereği yoktur. Ancak doğal olarak, büyük güç sarfetmekten ve kendini yormaktan kaçınacaktır. Gebelikte yapılması öğütlenen sporlar açık havada yürüyüş ve yüzmedir. Bu sporlar, uyumlu ve eksiksiz hareketlerle iyi oksijen almayı sağladığı gibi, aynı zamanda doğum sırasında büyük güç sarf-edecek olan kasları doğuma hazırlar. Kayak kayma, ata binme, motosiklet kullanma gibi sürekli olarak vücudu sarsan veya düşme olasılığı olan sporların yapılmasına izin verilmez. Buna karşılık gebe bir kadının bisiklete binmesinde hiçbir sakınca yoktur.
Gebelikte Uykunun Önemi
Gönderen İsmail | 07:50 | gebelikte Ihlamurun faydaları, Gebelikte nasıl uyunur, Gebelikte ne kadar uyumalı, Gebelikte uykusuz kalmak, papatya suyunun faydaları | 0 yorum »Uyku
Gebeliğin son aylarında uyku uyumak çok zorlaşır. Karnın altına küçük bir yastık koyarak yan yatış denendiğinde, rahat edildiği görülür. Ancak, çocuk için herhangi bir tehlike olmadığından istenen her biçimde yatmakta bir sakınca yoktur. Anne bebeğin varlığını duymağa başladıktan sonra genellikle daha kolay uyuyabilir. Ihlamur ya da papatya suyu içildiği halde uyumakta zorluk çekiliyorsa, doktora başvurarak bunun çaresini bulmak gerekir. Dinlenememesi nedeniyle tedirgin ve yorgun olan bir anne az miktarda hafif bir uyku ilâcı alabilir; bunun çocuk için sakıncası yoktur.
Gebelikte Göğüslerin Sağlığı
Gönderen İsmail | 07:45 | gebelik, gebelik belirtileri, gebelikte göğüslerin bakımı, Gebelikte göğüslerin büyümesi, gebelikte sutyen takılması, göğüsleri besleyici kremler, göğüsleri sıkıştırılması | 0 yorum »Göğüsler
Gebelikte göğüslerin hacmi büyük ölçüde artar. Daha gebelik başlangıcında, halelerin renginin koyulaşması, gebelik belirtilerinden biri olarak kabul edilmektedir. Göğüs bakımı konusunda, göğüsleri sıkıştırmayan özel bir sutyen takılması ve çatlakların oluşmasını önlemek için de besleyici bir kremle hafif hafif masaj yapılması doğru olur.
Gebelikte Cinsel İlişkiler
Gönderen İsmail | 13:11 | âdet döneminde cinsel ilişki, Gebelik boyunca seks, gebelikte cinsel ilişki ne zaman zararlı, Gebelikte cinsel ilişkinin zararları, Gebelikte cinsellik, gebelikte düşük yapmağa | 0 yorum »Cinsel İlişkiler
Gebelik boyunca genellikle son haftalar dışında, cinsel ilişkilerden kaçınmanın hiçbir gereği yoktur. Gebelik ve cinsel ilişki,birbiriyle hiçbir uyuşmazlık göstermeyen iki doğal olaydır; ancak bu arada, kadının da bu ilişkide bulunmağa istekli olması gerektiğini de unutmamak gerekir. Ayrıca genç kadın düşük yapmağa eğilimliyse, gebe kalmamış olsaydı âdet görmesi gereken günlerde her türlü cinsel ilişkiden kaçınmağa dikkat etmelidir. Yapılan istatistikler, bu dönemde düşüklerin daha sık görüldüğünü ortaya koymaktadır.
Gebelikte Akıntılar Ve Tedavisi
Gönderen İsmail | 12:57 | akıntılar bulaşıcımı, akıntıların genel tedavisi, doğumda akıntılar, gebelik, gebelikte akıntıların sebepleri, hamilelik, Mantar hastalığı, üreme organının kan toplaması | 0 yorum »Akıntılar
Genellikle gebelikte görülen bu akıntılar, mikrop kökenli olmayıp, üreme organının kan toplaması nedeniyle oluşurlar. Dölyolundabaşgösteren kaşıntı, kadın doktorunun öğütleyeceği yerel ya da genel tedaviyle giderilir. Gebelik boyunca, görülebilen bu akıntıların mutlaka tedavi edilmeleri gerekir; böylece, doğum sırasında üreme organının tam sağlıklı olması sağlanır. Kaşıntılar, gerçekten rahatsız edici olduklarından, tedavinin bir an önce yapılmasını genç kadın da isteyecektir. Mantar hastalığı gibi yabancı etkenler nedeniyle de oluşabilecek akıntılar kaybolana dek, yeniden bulaşma tehlikesini önlemek için, dölyatağı pamuktan bağlarla korunmalıdır.
Gebelikte Röntgen Çektirmenin Zararları
Gönderen İsmail | 12:56 | dölüte röntgenin etkisi, Gebeliğin ikinci haftası, gebelik, Gebelikte röntgen ne kadar zararlı, Gebelikte röntgen ne zaman çekilir, Gebelikte röntgenin bebeğe zararları | 0 yorum »Röntgen
Gebelikte karın bölgesinin röntgeninin çekilmesi sakıncalıdır; bu nedenle de ancak röntgen çekilmesinin gerçekten zorunlu olduğu durumlarda bu yola baş vurulabilir, örneğin, ikiz bebek beklenip beklenmediğini veya bebeğin ana karnındaki duruş biçimini öğrenmek için bir filmin çekilmesi gerekebilir. Çocuğu röntgen ışınlarına hedef olmaktan uzak tutmak istenmesinin nedeni, ışınlardan zarar görmesini önlemektir. Gebeliğin ikinci haftası ile altıncı haftası arasındaki dönemde, dölüt ışınların etkisine daha çok uğrayabilir; sonraki dönemlerde bu tehlike gitgide azalmağa başlar. Röntgen ışınlarına hedef oiacak bölgenin de büyük önemi vardır. Bu bölge dölyatağı dolaylarında bulunuyorsa dölüt için tehlike var demektir ve ışın ayarının çok iyi hesaplanması gerekir.
Gebelik Döneminde Tırnakların Sağlığı
Gönderen İsmail | 12:49 | gebelikte oje kullanılırmı, gebelikte tırnaklar, tırnaklarda kalsiyum eksikliği, tırnakların bakımı, Tırnakların güçlendirilmesi | 0 yorum »Tırnaklar
Gebelik boyunca, tırnaklar kalsiyum eksikliği nedeniyle daha çabuk kırılır. Organizma için gerekli kalsiyum, ilâçlarla ve özel bir rejimle sağlanır. Tırnaklar eczanelerde satılan özel güçlendiriciler veya renksiz iyot sürülerek kuvvetlendirilebilir. Tırnaklar kısaltılır ve yumuşak cam kâğıdından törpüyle yuvarlaklaştırılırsa kırılmazlar. Bu dönemde oje sürmemek gerekir.
Gebelikte Mide Bulanması
Gönderen İsmail | 08:23 | gebeliğin belirtileri, Mide bulantısı ne zaman başlar, Mide bulantısının sebepleri, tükürük salgısı | 0 yorum »Mide Bulanması
Gebeliğin başında görülen belirtilerden biri de mide bulantısıdır. Bulantı sabahları daha çok görülür ve bol tükürük salgısıyle beraber oluşur. Üçüncü aydan sonra oldukça azalır. Sabah kahvaltılarını yatakta yapmak ve yataktan kalkmadan önce 15 ya da 20 dakika beklemek bu bulantıları biraz olsun azaltır. Gün boyunca, azar azar şeker yahut kurabiye yemenin da faydası olur. Mide bulantısı, koku ya da genellikle besinlerle ilişkili belli tadlarla bağlantılıdır. Bu nedenle, yemekler, bulantının daha az belirgin olduğu bir zamanda yani öğleden sonraları pişirilirse, ertesi güne sadece yemeklerin ısıtılması kalmış olur ve böylece de bulantı olasılığı önlenebilir. Aynı şekilde, gün boyunca çok sıvı almamağa dikkat ederek, azar azar yemek yiyerek mideyi dolu tutmak da iyi sonuçlar verir. Bütün bu tedbirlere karşın bulantı hâlâ devam ederse, doktora başvurmaktan başka yapacak şey yoktur.
Gebelikte İlâçların Kullanımı
Gönderen İsmail | 08:12 | Antibiyotikler, Gebelikte ağrı kesici ilaçlar, Gebelikte baş ağrıları, Gebelikte ilaç kullanılır mı, Gebelikte ilaçların etkisi, kortizonlu ilaçlar | 0 yorum »İlâçlar
Doktorun yasakladığı bir ilâcı kullanmaktan kesinlikle kaçınılacaktır. Ancak kadının daha rahat olması ve kendisini daha güvenlik içinde hissetmesi için yatıştırıcı bir ilâç, baş ağrıları için ağrı kesici etkisi olan bir ilâç ve bağırsak yumuşatıcı bir ilâç kullanılabilir; ancak bunlar doktor tarafından verilmelidir.Bu ilâçlar evde hazır olursa genç kadın zorluk çekmez. Antibiyotikler, sülfamit ler ve kortizonlu ,bazı ilâçlar konusunda söylenenlerde büyük abartmalar yapılmaktadır. Eskiden, gebe kadınlara bu tür ilâçları kullanmamaları konusunda uyarılarda-bulunulurdu; oysa, artık yeterli doz ve doktorun dikkatli denetimi altında bu tür ilâçların çocuğa hiç bir zararı olmadığı anlaşılmıştır.
Gebelik Maskesi
Gönderen İsmail | 08:06 | gebelik maskesinin faydaları, gebelik maskesinin zararları, gebelikte alarjinin sebepleri, gebelikte alarjinin tedavisi, gebelikte görülen koyu lekelere, gebelikte Lekeleri hafifletmek, yüz maskesi | 0 yorum »Gebelik Maskesi
Gebeliğin 3-6 ayı arasında yüzde görülen koyu lekelere "gebelik maskesi" denir. Bu lekelerden endişe duymanın hiçbir gereği yoktur; çünkü çocuğun doğumu yine kendiliğinden kaybolurlar. Lekeleri hafifletmek için, güzellik uzmanları tarafından hazırlanan çeşitli kremler vardır. Lekeler varken normal güzellik malzemesi kullanılmamalıdır; bunların içinde bulunan koku ve gebelerde sık sık rastlanan allerji böyle davranmayı gerektirir.
Gebelikte Basur Memeleri
Gönderen İsmail | 07:57 | anus damarlarının genişlemesi, basur memelerinin oluşumu, Basur Memelerinin tedavisi, Basur memesi nedir, Gebe kadınlarda peklik, Gebelikte oluşan basur memeleri | 0 yorum »Basur Memeleri
Basur memeleri anus damarlarının genişlemesinden ileri gelir. Gebelikte oluşan basur memeleri daha sonra kendiliğinden kaybolurlar. Gebe kadınlar peklik çektiklerinden basur memeleri çok kolay gelişirler. Sebzeye dayanan bir rejim ve gliserin özlü bir tenkiye basur memelerine karşı etkilidir. Ayrıca ıslak ve soğuk lapa ve özel pomatlar da yararlıdır
Gebelikte Dikkat Edilmesi Gereken Giysiler
Gönderen İsmail | 07:46 | gebe kadın neler giyer, gebe kadınlarda varis, gebelikte Külotlu çorapların giyilmesi, gebelikte Sutyenin önemi, gebelikte zararsız giysiler | 0 yorum »Giyim
Günümüzün doğum öncesi giysileri, bebek bekleyen annenin bütün gereksinmelerini yerine getirebilecek çeşitliliktedir, iç çamaşırların seçimi de çok önemli bir konu olup annenin rahatlığı da buna bağlıdır.
Külotlu çoraplar: Çok kullanışlı olan bu çoraplar, genellikle rahatsız edici ve bacaklardaki kan dolaşımına zarar verici jartiyer takma gereğini ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle gebe kadınlar bu çoraplardan giymelidirler.
Sutyenler: Göğüsleri bastırmadan gelişmesini sağlayacak nitelikte olmalıdır.
Uzun çoraplar: Uzun süre ayakta duran kadınların varis çorapları giymeleri doğru olur
Gebelikte Korse Kullanımı
Gönderen İsmail | 12:01 | gebelik, Gebelikte Korse ne zaman takılır, Gebelikte Korse takılırmı, Gebelikte Korse takmanın faydaları, Gebelikte Korse takmanın zararları, hamilelik | 1 yorum »Korse
Genellikle ilk gebelikte, korse takmak zorunlu değildir. Çünkü karın çeperi, çocuğun ağırlığını taşıyacak sağlamlıktadır. İkiz bebek beklenen durumlarda ya da sonraki gebeliklerde, doktor beşinci aydan sonra korse takılmasını öğütler. Aynı öğüt, annenin sırtında ağrı duyduğu durumlarda da verilir. Bu tür korseler rastgele değil bir uzmanın öğütlerine uyularak alınmalıdır.
Gebelikte Aşermeler
Gönderen İsmail | 11:50 | aşermek, Aşermeler, aşermenin zararları, kadınlar neden aşerer | 0 yorum »Aşermeler
Gebe bir kadın aşerdiği yiyeceği elde edemezse, çocuğun bu yiyeceğin renginde bir leke ile doğacağı söylenir. Hiç kuşkusuz bunlar boş inanç olup, bilimsel dayanaktan yoksundur.
Gebelikte Diş Sağlığı
Gönderen İsmail | 11:46 | beslenme, diş çürükleri neden oluşur, dişlerde çürükler, gebelikte dişlerin önemi, kalsiyum | 0 yorum »Dişler
Çocuğun kalsiyum gereksinmesi nedeniyle, annesinin organizmasını dişlerinde çürükler oluşturacak derecede kalsiyumsuz bıraktığı iddiası biraz aşırıdır. Ancak anne az kalsiyum ve çok şeker alarak kötü bir beslenme yolu seçmişse, önceleri var olan küçük bir çürük gitgide büyür. Ayrıca hormon dengesinin bozukluğu, tükürüğün asitliğinde değişiklik oluşturarak diş minesini zedeleyebilir. Bu nedenle, her ay dişçiye kontrole gitmek doğru olur.
Gebelikte Peklik
Gönderen İsmail | 11:38 | gebelik, Gebelikte dölyatağı kasılmaları, gebelikte kramplar, gebelikte vitamin eksikliği, gliserinli tenkiye nedir, kalın bağırsak, peklik nedir, progesteron hormonu, rejim nasıl yapılır | 0 yorum »Peklik
Gebelikte dölyatağı kasılmalarını engelleme görevi olan progesteron hormonu kalın bağırsağın düzenini etkileyebilir ve böylece pekliğe yol açabilir. Peklik pişmiş sebze ve pişmiş ya da çiğ meyveden oluşan bir rejimle tedavi edilebilir. Fitil kullanarak ya da gliserinli tenkiye (yıkama) yaparak da pekliği geçiştirme yolu denenebilir.
Her gece yatmadan önce, birkaç saat ılık suda bırakılmış birkaç kuru erik yenmesi ya da sabahları aç karnına bir bardak erik suyu içilmesi de yararlıdır. Bütün bu tedbirler etkisiz kalırsa doktora görünmek gerekir; doktor yağ ya da meyve özlü bir bağırsak yumuşatıcı ilâç verecektir.
Geceleri özellikle bacaklarda olmak üzere kramplar görülebilir. Krampı gidermek için ağrılı kısım soğuk suyla yıkanmalı ya da ovulmalıdır. Bu kasılmalar tekrarlanırsa, kalsiyum ya da vitamin eksikliği söz konusu olabilir; bu durumda doktora danışmakta fayda vardır.
Gebelikte Sigaranın Zararları
Gönderen İsmail | 08:38 | gebe kadın sigara içer mi, hamilelikte sigaranın zararı | 0 yorum »Sigara
Sigara kullanmaktan da kaçınmak gerekir. Sigaraya gerçekten tutkun olanların bu yasağı uygulayamamaları halinde, her sigarayı ucuna dek içmeme şartıyle günde 5-6 tane içmelerine izin verilebilir
Saçlar
Gönderen İsmail | 08:29 | gebelikte cilt sağlığı, gebelikte saçlar, Gebelikte saçlara mizanpli yaptırmak, Gebelikte saçların boyanması, mizanpli, saç boyasının zararları | 0 yorum »Saçlar
Gebelikte saçlar sarkar, parlaklığını yitirir, mizanpli tutmaz olur; ama bundan endişelenmeğe gerek yoktur. Doğumdan sonra saçlar tekrar doğal durumlarını elde ederler. Bu konuda rastgele bir tedaviye başvurmaktan kaçınmak gerekir. Ciddi bir durum varsa bir cilt doktoruna danışılmalıdır. Gebelikte saçlara mizanpli yaptırılabilir; ama boyama konusunda dikkatli davranmak zehirleme olasılığı olan saç boyalarını kullanmaktan kesinlikle kaçınmak gerekir; aksi takdirde böbrek ve karaciğer boş yere yorulmuş olur.
Kahve
Gönderen İsmail | 08:19 | albümin nedir, gebelikte kahvenin faydaları, gebelikte kahvenin zararları, ne kadar kahve içmeli, yüksek tansiyon | 0 yorum »Kahve
Gebelik olağan bir şekilde gelişmekteyse, kahve zararlı değildir. Bununla beraber, bu izni kötüye kullanmamak gerekir. Kahve böbrekleri zorladığından, bu organları kahveyle yormak gerçekten hatalı bir davranış olur. Sözün kısası günde iki fincandan çok kahve içmemeğe dikkat etmeli, hatta içerken de biraz sütle koyuluğunu hafifletme yolu seçilmelidir. Albümin ve yüksek tansi-
yon varsa kahveden bütünüyle vazgeçmek gerekir.
Banyo
Gönderen İsmail | 08:13 | dölyolunda gevşeme, gebelikte banyo yapılır mı, gebelikte duş yapmak, gebelikte ne zaman banyo yapılır, organizmalar | 0 yorum »Banyo
ilk çocuklarını doğuranlar gebeliğin sonuna dek banyo yapabilirler. Daha önce doğum yapmış olanların son aylarda banyo yerine duş yapmaları daha iyi olur. Böylelikle önceki doğumlarla zaten gevşemiş olan dölyoluna mikropların ya da zararlı organizmaların girmesi önlenmiş olur.
Haleler
Gönderen İsmail | 07:14 | alkolün zaeaeları, bebeği emzirme, emzirmede çatlakların oluşması, Haleler ne demektir, kolostrum salgılaması nasıl olur | 0 yorum »Haleler
Halelerin gebeliğin son dönemindeki durumu ile emzirme sıkı sıkıya ilgilidir. Haleler son aylarda sık sık kolostrum salgıladığından her gün kaynamış sabunlu suya batırılmış bir bezle iyice silinmeleri gerekir. Bu temizliğin alkolle yapılması doğru değildir; alkol deriyi sertleştirdiğinden emzirme sırasında çatlakların oluşmasına yol açar.
Alkollü İçkiler
Gönderen İsmail | 07:11 | gebelikte alkolün zararları, gebelikte böbreklerin sağlığı, gebelikte kahvenin zararları | 0 yorum »Alkollü içkiler
Kahve için ileri sürülen sebepler alkollü içkiler için de geçerlidir. Bu nedenle boş yere böbrekleri yormamak için bir süre için alkollü içkiden vazgeçilmesi doğru olur
Gebe Kadınlar Tuzlu Yiyecek Yiyebilir mi.?
Gönderen İsmail | 07:04 | albümin nedir, gebelikte beslenme, tuzlu yemekler yenmelimi, tuzlu yiyeceklerin zararları | 0 yorum »Gebe kadınlar tuzlu yemek yiyebilirler mi?
Bu soruya olumlu cevap vermek gerekir. Ancak albümin fazlalığında, hafif tansiyon, yükselmelerinde doktor tarafından tuzsuz yemek yenmesi salık verilebilir. Tuzsuz pişmiş et, domates salçası ya da az tereyağ ile pişerse çok daha lezzetli olur. Üzerine limon sıkılmış maydanozla da, et daha lezzetli olur. Havuç, kereviz, lahana gibi salatası yapılan sebzelerde'n birçoğu, limonla çok daha lezzetli olurlar.
Besinler Nasıl Pişirilir
Gönderen İsmail | 06:55 | gebelik, gebelikte beslenme, gebelikte etli yemekler, Gebelikte neler yenir, gebelikte sebzelerin önemi, hamilelik, hamilelikte beslenme | 0 yorum »BESİNLERİN PİŞİRİLMESİ İÇİN ÖĞÜTLER
Daha önce de söylediğimiz gibi, soslu yemekleri yememek gerekir. Cebe kadında, kolaylıkla mide bulantısı, karaciğer tembelliğinin yol açtığı sindirim güç lükleri olabilir; peklik de yaygındır. Bir de yasaklanan yemekleri yiyerek bu aksaklıkları arttırmanın gereği yoktur.
Etler: Etleri, yağsız olarak, fırında ya da ızgarada pişirmek doğru olur. Tava etlere, tereyağı yerine az miktarda zeytinyağı konması gerekir, italyan usulü biftek de yararlıdır. Bu bifteği pişirmek için ete, ateşe koymadan bir ya da iki saat önce biraz zeytinyağı sürdükten sonra kekik ekilir; pişeceği zaman et, yağ koymaksızm iyice kızdırılmış tavaya konarak iki yüzü de iyice pişirilir; böylece biftek hem daha yumuşak hem de daha lezzetli olur. Bu yemeği özellikle tuzsuz yemek rejimi uygulayanlara salık veririz. Et yahnisi de yararlıdır. Kereviz, havuç, soğan, defne, kekik gibi bol kokulu sebzeler haşlandıktan sonra 1 saat kadar pişirilir; 3 cm. kalınlığında bir fileto iyice bağlanır ve ipin artan kısmı elde tutularak fokurdamakta olan haşlama içine 5-6 dakika süreyle atılır; böylece et pişer ama içi canlı kalır. Alüminyum kâğıt içinde pişirilen yemeklerin de çok lezzetli olduğunu belirtelim.
Sebzeler: Sebzelerde özellikle bol olan vitamin ve madensel tuzların piştikten sonrada kalmalarını.sağlamak için buharla pişirilmeleri doğru olur. Derin ve içinde tencerenin dibine değmeyen kevgiri bulunan özel tencereler vardır. Böyle bir tencerenin içine biraz su koyduktan sonra sebzeleri kevgirin içine doldurarak kapağı kapayın. Bu pişiriş, yararlı öğelerin dağılmasını önler,üstelik yemeklerin daha lezzetli pişmesini sağlar.
Patates su içinde ya da fırında kabuğuyla beraber pişirilirse C vitamininin kaybedilmesi önlenir.
Sebze suyu ya da püre hazırlamak için düdüklü tencere kullanılabilir. Bu durumda pişirme süresi kısalır. Böyle pişirilen yemeklerin daha lezzetli olmaları için domates suyu ya da sebze ilâve edilebilir. Sos, domates ve kokulu otların kapalı bir tencerede yağsız olarak pişirilmesiyle elde edilir.
Gebelik Dönemimde Yemeklerin Özelliği
Gönderen İsmail | 06:25 | gebelikte beslenme, gebelikte bilek ve el şişmesi, gebelikte faydalı besinler, gebelikte rejim, Glüsidler nedir, lipid nedir, vitaminler, vitaminlerin faydaları | 0 yorum »YEMEKLERİN NİTELİĞİ
Protein, dölütün gelişmesi için zorunlu bir öğedir. Sebe bir kadın her gün, kendi ağırlığının her kilosu içinjl 5 gr. pro- Besler teine gereksinme duyar, örneğin, 54 ki- etrrıes lo ağırlığındaysa, günde 80 gr. protein f-ebe alması gerekir. Bunun 2/3'ü et, süt, yumurta, balık gibi hayvansal kökenli, 1/3'ü sebze ve tahıl gibi bitkisel kökenli olmalıdır. Böyle bir rejim aşırı etli bir rejim uygulanmasının yol açacağı zehirlenme tehlikelerini ortadan kaldırır. Glüsidler ya da karbonhidratların enerji verici bir görevi vardır. Bunların her gün gebelikten önceki gibi, yani yaklaşık olarak 400 gr. (şeker ve nişasta) alınması gerekir.
Bol A ve D vitamini içeren yağlar (lipid-ler)da enerji kaynağıdır. Gebe bir kadın, günde aşağı yukarı 70 gr. yağlı madde gereksinir. Ancak sabahları 70 gr. tereyağını ya da mısırözü yağını tartıp, salata ya da ekmekle yiyerek olumlu bir sonuca varılmaz. Bu 70 grama et, jambon, pasta, pişmiş yemekler için bulunan yağ da girer.
Vitaminlere gelince:Bu dönemde kadın organizması için özellikle önemli olan vitaminler şöyle sıralanabilir: A vitamini: Bebeğin büyümesi, deri ve kaslarının oluşması için gereklidir. Bundan başka, mikroplara karşı direnci arttırır. Sütte, karaciğerde, balıkyağında bulunur.
B vitamini: Sinir sisteminin iyi işlemesi ve oluşması için gereklidir. Eksikliği annede sinir bozukluklarına yol açabilir. Karaciğerde, unda, sebzelerde, kuru meyvelerde, yumurta sarısında bulunur.
C vitamini: Kanın yenilenmesi ve kemik gelişimi için yararlıdır. Ayrıca, mikroplara karşı doğal direnci de arttırır. Turunçgillerde, yumurtada, sütte ve balıkyağında bulunur.
D vitamini: Kalsiyum ve fosforu kemiklere saptar. Yumurtada ve oldukça önemli miktarda balıkyağında bulunur.
K vitamini: Kan durdurma özelliği olduğundan doğuma hazırlama devresi olan gebeliğin son döneminde yararlıdır. Yumurta sarısında, enginarda, domates ve lahanada bulunur. Minerallerden, kalsiyum, fosfor ve demir çocuğun kemiklerinin oluşmasına yardım ederler. Normal bir gebelikte, ayrıca kalsiyum almağa gerek yoktur. Demir, dölütün kanının oluşması için gereklidir. Çocuğun varlığının ilk 5 ya da 6 ayı için demir birikimi yapması gerekir. Sodyum klorür ya da tuz tehlikelidir. Ancak bu tehlike tuzun dokularda sıvı tutmasına bağlı olmayıp gebe kadın organizmasının zaten tuz biriktirmeğe eğilimli olmasının sonucudur.
Bu nedenle gebe kadın tuz ve maden suyu tüketimini azaltmalı ya da büyük bir dikkatle denetlemelidir. Zaten yüz, bilek ve el şişmesi durumlarında, ağırlığın aşırı artışı ya da fazla albümin varlığı durumlarında bu maddelerin kullanılmasını doktor yasaklar. Ancak, albümin ya da ödemi önlemek için mutfak tuzunun gebe kadına kesinlikle yasaklanması gerektiği fikri tartışmalıdır.
içeceklere gelince: Gebe kadın her gün yaklaşık olarak 1 litre sıvı almalıdır. Terlemenin oldukça fazla olduğu yaz mevsiminde sıvı miktarının bir buçuk litreye yükseltilmesi gerekir. Su, süt, açık çay, meyve suları, ıhlamur ve papatya suyu içilebilir. Az miktarda şarap da tehlikesizdir. Az oranda alkolü olan bira da içilebilir. Kahve açık ve sütlü olmalıdır. Fazla alkollü içkiler ve aperitifler yasaktır. Cebe kadının düzenli bir rejim uygulayabilmesi için her besinde bulunan, protein, glüsid lipid, vitamin ve madensel tuz miktarını gösteren tabloları iyice incelemesi gerekir.
İlk üç çizelgede, günde 1800-1900 kalori sağlayan
rejimler verilmiştir. Dördüncü çizelge ise daha
daha iyi besin alması gereken gebe kadın/ar
için düzenlenmiştir ve 2500-1600 kalorilik bir
besin tüketimini gösterir. Birinci çizelgede
kahvaltıda, ikinci çizelgede öğle yemeğinde ve
üçüncü çizelgede ise akşam yemeğinde
yenebilecek besinler gösterilmiştir. Her besin
için gram o/arak tüketilen miktar ile lipit,
protein, glüsit ve kalori değerleri verilmiştir.
Ayrıca her besinin içerdiği vitamin ve madensel
tuz miktarı da gösterilmektedir. Şişmanlamaya
eğilim gösteren kadınlara şu yemek listesi
örnek verilebilir:
Kahvaltıda: Çay veya kahve, bir santilitre süt,
10 gr. şeker 50 gr. ekmek ve isteğe göre
meyve.
Öğle yemeğinde: Sebze veya et suyu içeren
bir çorba, 30 gr. pilâv veya hamur işi, et
veya balık, bir porsiyon sebze yemeği, 100 gr.
ekmek ve bir bardak bira veya şarap.
Akşam yemeğinde: Sebze çorbası, et, peynir
veya yumurta, sebze ve meyve.
2500 kalorilik bir rejim uygulanmak istenirse
1800 kalorilik rejime, kahvaltıda reçel veya bal,
öğle yemeğinde pilâv veya hamur işi,
akşam yemeğinde de yağlı yemekler eklenebilir.
öğleden sonra istenirse biraz meyve
yenebilir.
Hamilelikte Besinlerin Önemi
Gönderen İsmail | 06:15 | Gebe kadın rejim yapmalı mı, gebelikte bebeğin beslenmesi, gebelikte dendeli beslenme, gebelikte kalori düzeni, hamilelikte beslenme | 0 yorum »BESİNLERİN NİCELİĞİ
Gebeliğin birinci döneminde,
günde olağan zamanlarda yeterli olan 2000 kaloriden fazla kalori almağa gerek yoktur.
Buna karşılık son 18 hafta, günde 2500-2600 kalori gereklidir. Ancak bu ölçü insandan insana değişir. Gebelikten önce çok etkin bir yaşantısı olan ve yeni durumu nedeniyle çalışmayı ya da düzenli olarak yaptığı sporu bırakan bir kadın, şişmanlamaya daha çok eğilim gösterir; bu nedenle de kendini daha çok gözetmesi gerekir. Buna karşılık olağan yaşantısını hiç değiştirmeyen bir kadın ise biraz daha zengin besin gereksinecektir. Ne olursa olsun, hem iştahlı hem de iştahsız kadınlar, gebelikleri süresince ölçülü bir dengede kalmak için, kendilerine her zamankinden daha fazla dikkat etmek zorundadırlar.
Gebe kadın özel bir rejim izlemekteyse, bu rejimin kendisinin ya da çocuğunun sağlığı için dengesizlikler doğurup doğurmayacağını doktoruna danışmalıdır. Bir kadın gebeliği boyunca önceleri ayda bir kilo, son aylarda da bazen iki kilo alabilir. Düzenli olarak tartılması ve "fazla kilo" alırsa doktoruna danışması gerekir. Her fazla kilo hem çocuk hem de anne için gereksiz bir yüktür.
Gebelikte Sağlıklı Beslenme
Gönderen İsmail | 06:09 | annede kansızlığın sebepleri, Gebe kadının açlık duygusu, gebelik, gebelikte beslenme, gebelikte neler yenmeli, gebelikte nelere dikkat edilmeli, Protein eksikliği | 0 yorum »İKİ KİŞİLİK YEMEK YEMEYİN
Sık sık söylenenin aksine, gebe kadın iki cana yetecek kadar yemek yememelidir. Gebe kadının her zaman açlık duygusu duyması açlığın değil, genellikle sinirliliğin sonucudur.
Besinlerde asıl önemli olan nicelik değil niteliktir. Bilindiği gibi fazla yemek yemek insanı aşırı derecede şişmanlatır. Bebeğin ağırlığına, doğumdan sonra atması güç bir yağ tabakası eklemenin gereği yoktur, öte yandan gebe kadının sindirim sistemi de oldukça yavaş çalışır; bu sakıncayı bir de fazla yemek yiyerek arttırmanın hiç bir gereği yoktur. Çocuk ne denli büyük tursa doğum da o denli güç olur. Yenilen şeylere dikkat etmek çok önemli bir konudur. Beslenmede bebeğe gerekli bir öğe eksik olursa, bebek gereksinmesini annesindeki birikimlerden sağlayacağından sonuçta annede bazı eksiklikler oluşur. Protein eksikliği annede kansızlığa, kalsiyum eksikliği diş çürümesine, B vitamini eksikliği de kramplara ve sinir yangılanmalarına yol açacaktır.
Gebeliğin Dokuz Aylık Dönemleri
Gönderen İsmail | 05:52 | albüminüri nedir, antikor nedir, böbrek yetersizliğinin sebepleri, erken doğum, gebelik döneminde hastalıklar, gebelikte cinsel ilişki, komplikasyon nedir, sağlıklı doğum | 0 yorum »Gebeliğin dokuz ayı, her biri üçer aylık üç devreye ayrılır. Gerçekten de gebeliğin dördüncü ve yedinci aylarının başlangıcı önemli bir anlam taşır.
Gebeliğin ilk üç ayı: Bu dönem vücut yapısının "uyma" dönemidir. Ananın organizması çocuğu benimsemek için değişmeğe başlar. Genç kadının duyabileceği az ya da çok belirgin rahatsızlıklar, organizmanın yepyeni bir duruma uyma çabasının sonuçlarından başka bir şey değildir. Gebelik süresinin ilk üç ayında, özellikle sabahları kahvaltıda kendini gösteren bulantı, mide yanması, öğürtü, peklik gibi rahatsızlıklar bu dönemde yaygınlık gösterir. Olağan ölçülerde kaldıklarında, bu bozukluklar annenin sağlığını tehlikeye sokmazlar ve dördüncü aya doğru kaybolurlar. Bununla beraber bu rahatsızlıklar, vücutta önemli ölçüde kilo kaybına yol açıyorsa gerekli uzmanlara görünmek kaçınılmaz olur. Çünkü bu rahatsızlıkların gebelik dışı bir kaynağı olabilir. Soluk almada güçlük çekme, kalp atışlarının yavaşlaması, kandaki akyuvarların ve dolaşımdaki kanın artış göstermesi gibi belirtiler ise gebeliğin doğal fizyolojik sonuçlarıdır. Buna karşılık bacaklardaki ağırlık duygusu için aynı şeyler söylenemez; bu gerçek bir rahatsızlık belirtisidir. Sindirim sistemi düzensizlikleri ise gebeliklerde rastlanan sinirsel ruhsal bozukluklara bağlıdır.Aşırı durumlarda bir ruh doktorunun müdahalesi gerekli olabilir. Genç anne, korku ve şüphelerinin nedenini öğrenince olumlu ilk adımı atmış olur. Bu durumun, bir hastalık olmadığına inanması ve ruhsal öğenin, bazı olayların gelişmesinde önemli payı olduğunu bilmesi yararlı olur.
Gebeliğin ilk üç ayında genç kadın genellikle yorgunluk ve uykusuzluktan şikâyet eder. Bunlar, organizmadaki değiş tokuşları düzene sokmakla görevli sinir merkezlerinin ve salgı bezlerinin işleyişinde oluşan değişikliklerin sonucudur.
Bu ilk üç aylık dönemde, genç kadın ateşli hastalıklardan sakınmalıdır. Bu hastalıklar anne için tehlikesiz olmakla birlikte çocuğun gelişmesini olumsuz yönde etkilerler. Bu hastalıkların en tehlikelisi, gebelik dönemine göre, dölütte çeşitli kusurlu oluşumlara yol açabilen kızamıkçıktır. Anne kızamıkçığa gebeliğin yedinci haftasının bitiminden önce tutulursa, bu dönemde dölütte gözler ve kalp biçimlenmeye başladığından, bu organlarda kusurlu oluşumlar meydana çıkabilir. Hastalık gebeliğin onuncu haftasına doğru ortaya çıkarsa, işitme duyusu ya da sinir sisteminde bozukluklar başgösterebilir. Bundan sonra kızamıkçığın tehlikesi azalır; dölütün bütünüyle oluştuğu beşinci aydan sonra kesinlikle ortadan kalkar. Anne kızamıkçığa tutulunca dölütü korumak için hiç bir çare yoktur. Bu nedenle çare kızamıkçığa tutulmamaktır. Koruyucu tedbir olarak, daha önce bu hastalığı geçirtmemiş genç kadınlara gammaglobülin iğnesi yapılabilir. Ayrıca, yeni geliştirilen bir aşı da uygulanabilir.
Gebeliğin ikinci üç ayı : Bu dönem genellikle rahat geçer. Anne organizması artık gebeliğe uyma güçlüklerini yene bilmiştir; örneğin genellikle dördüncü aya doğru bulantı ve öğürtüler kendiliğinden kaybolur, öte yandan dölyatağı ve dölütün ağırlığı henüz anneyi rahatsız edecek dereceye gelmemiştir. Anne, bu dönemde dölütün ilk kıpırdanışlarını duyar; böylece çocuğun varlığını somut bir biçimde hisseder. Bu duygu onu daha mutlu kılar ve doğumu sabırla bekleme gücünü arttırır.
Bu rahatlama dönemi ve yavrunun olağan gelişmesi annede büyük bir mutluluk uyandırır. Kadın hastalıkları bilimi, etkin bir yaşamın anne için olduğu gibi, çocuk için de yararlı olduğu görüşündedir. Annenin, evde ya da dışarıda çalışması, yürüyüşler yapması doğru olur. Ancak bunları: yaparken ilk yorgunluk belirtisi duyulduğu anda hemen dinlenmek gerekir. Cinsel ilişki ise güç gebelik durumları dışında, gebelik dönemince sürdürülebilir. Ancak kadının âdet görme günlerine rastlayan günlerde cinsel ilişkiden kaçınmak doğru olur. İstatistikler, bu günlerde çocuk düşürme tehlikesinin arttığını- göstermektedir. Beslenme ise çok erkenden denetim altına alınmalıdır. Sindirim bozuklukları sona erince, anne içgüdüsel olarak, gereğinden çok yemek yemeğe eğilim duyar. Oysa, gebeliğinin sonuna kadar kadının 9-10 kilodan fazla kilo almaması gerekir. Bu nedenle ayda bir kilodan fazla almamak için, kadının kendini denetlemesi gerekir. Bunun için de, karbonhidratı (şekeri) azaltmak, buna karşılık protein, vitamin ve madensel tuzu arttırmak gerekir. Tuz ve vitaminler doktor tavsiyesine göre alınır. Dölütün gereksindiği oksijeni sağlamak ve özellikle karın ve apış arası kaslarının esnekliğini korumak için, gebe kadının jimnastik hareketleri yapması gerekir. Bekleyişin üçüncü dönemi: Bu dönem, çok yakın bir gelecekte gerçekleşecek olan doğuma, sanki henüz çok vakit varmış gibi yaşanır. Gebelik erken bir doğumla sonuçlansa bile, çocuk yedinci ayda artık yaşayacak bir gelişmeye erişmiştir. Yedinci aydan sonra daha büyük bir hızla gelişir.
Gitgide daha ağırlaştığından gebeliğin, son ayları sıkıcı olur. Hemen önüne geçilmesi gereken düzensizlikler başgösterebilir. Eğer zamanında tedbir alınmazsa, gerek çocuk gerekse anne için ciddi durumlar ortaya çıkar. Annenin, " sık sık tansiyon ölçtürmesi, kan ve idrar tahlilleri yaptırması, gerekir. Genç kadının gebeliğin ta başından beri kansız olması, ya da son dönemde kansızlığın artmış olması da söz konusu olabilir. Bu durumda da gerekli tedavi uygulanır. Gebeliğin başlangıcında yapılan tahliller bir RH negatif öğesinin varlığını göstermişse sık sık bağışıklık cisimleri (antikor) denetimi yapılmalıdır. Gebeliğin bu döneminde, sidikde biraz albümin gözükmesi de önemli değildir. Aşağı yukarı bütün kadınlarda rastlanır buna. Yine de, bunun bir uyarı olduğunu unutmamak gerekir; çünkü albümin böbrek yetersizliğinin belirtisidir. Bu durumda ayrıntılı tahliller yapılması gerekir. Bunun için de, idrar sonra ile alınır; bulunan albümin belli bir miktarda ise yahut ayrıca tansiyon yükselmesi, el yüz ve bacak şişmesi geçen aylara göre kilonun aşırı artışı gibi düzensizlikler de varsa, böbrekle ilgili komplikasyonlari ortadan kaldıracak devamlı bir doktor denetimi gerekir. Doktor bu tür düzensizlikleri olan hastaya ilâç verir ve dinlenmesini öğütler.Ayrıca, baharatsız ve tuzsuz.az su ve ete yer veren bir rejim önerir.
Gebeliğin son aylarında, herşeyi yolunda giden kadınların bile tuzu azaltmaları doğru olur. Bu tedbirlerle bir zamanlar anne için olduğu gibi çocuk için de tehlikeli olan ve sık rastlanan "albüminüri" olayları azalmıştır. Günümüzün kadını, sadece sağlık bilgisi kurallarına uymakla yetinmemelidir. Doğuma etkin bir şekilde katılması, çocuk için olduğu gibi kendisi için de faydalıdır.
Gebe kadın, aklına gelen her soruyu hatta saçma gibi gözüken soruları bile doktoruna sormalıdır. Kendinde olup bitenler hakkındaki bilgisizliği, kendisi için olduğu kadar çocuğu için de zarar verici sonuçların doğmasına sebep olabilir. Altıncı çocuğunu bekleyen bir annenin bile geçmişte olanları unutması veya yeni bir izlenim edinmesi her zaman mümkündür. Günümüzde artık, gebeliğin ve doğumun tüm ayrıntıları bilindiğinden hiç bir endişe duymaya yer yoktur. Doğum dünyanın en olağan olayıdır.
Nitekim birçok az gelişmiş ülkede kadınlar tarlada çalışırken bile doğum yaparlar. Bunun gibi son dünya savaşı sırasında, toplama kamplarındaki anneler çocuklarının hayatını kurtarmak için gizlice doğum yapmışlardır
Gebeliğin İlk Belirtileri
Gönderen İsmail | 05:35 | dölütün görevi, gebe kadın neler yer, gebeliğin ilk günleri, gebelik, gebelik bir hastalıkmı, gebelikte neler yapılmaz, hamile kadının günlük yaşantısı | 0 yorum »Ana için, her gebelik olağan dışı bir olaydır, özellikle ilk tekme vuruşlarından sonra, ta içinde varlığını duyduğu bu can, çocuğun erkek mi yoksa kız mı, esmer mi yoksa sarışın mı olacağına ilişkin merak, annede güçlükle aktarılabilir duygular doğurur. Kocasına, çocuklarına, içinde olup bitenleri aktaramaz. Oysa, bu duyguları kıskançlıkla saklamaya çalışmamak gerekir. Anne bebek hareket ettikçe kocasının elini karnının üstüne koyarak, hiç olmazsa bir kez doktora beraber giderek, dölütün kalp vuruşlarını dinleterek kocanın, kendine ve doğacak çocuğa daha yakın olmasını sağlayabilir.
Bebek bekleyen kadın, çoğu kez böyle bir olayın yalnız kendi başına gelmediğine inanmakta güçlük çeker. Oysa, milyonlarca kadın gebe kalmakta, her dakika binlerce çocuk doğmaktadır. Bu nedenle, gebe kadın, ne kendi durumunu tek olarak ele almalı, ne de bir hasta gibi davranmalıdır. Günlük yaşam çalışan kadının, kendi durumunu çok fazla düşünmesine olanak vermez.Gebe kadın, alışılagelenden daha çok ekşi ya da tatlı isteyebilir. Bazen ansızın bazı renkleri, bu arada en çok moru sevmeye, ya da o zamana dek hoşuna gitmeyen rahatsız edici kokulardan hoşlanmaya başlayabilir. Ya da tam tersine, karaciğeri tembelleştiğinden, bazı şeylerden iğrenmeye başlar. Ancak bütün bunlar alışılan yaşantıyı bırakmak için bir sebep değildir. Gebeliği olağan bir biçimde gelişen kadın, yuvasıyla uğraşmaya, çalışmaya, araba kullanmaya, gezilere çıkmağa, bazı sporları yapmaya devam edebilir, etmelidir de. Görünüşüne, makyajına, giysilerinin renk uyumuna her zamankinden çok özen göstermelidir. Vaktini uzanıp yatarak, yakınarak geçirmesi yanlış olur. Kocası, gebe kadının durumunu kolayca anlamaz. Kadının da, ilgi çekmek için onun sabrını tüketecek davranışlardan kaçınması gerekir.
Kadınların çoğu, gebelik öncesi görünüşlerine artık bir daha sahip olamamaktan korkarlar. Oysa bunu gerçekten isteyenlerin, tekrar elde etmemeleri için bir sebep yoktur.
önceden doğurduğu başka çocuklar olsa bile, yeni doğacak yavru için, minik giysiler dikmek, satın almak, pamuk gibi yumuşacık yünler, kumaşlar seçmek, anne için heyecan verici bir olaydır.Gebelik bir hastalık değildir. Dünyanın her yanında milyonlarca gebe kadın her gün aynı durumları yaşamakta, çalışmakta, gezilere çıkmakta, spor yapmakta veya öbür çocuklarına bakmaktadır
Gebelikte Doktora İlk Gidiş
Gönderen İsmail | 05:13 | büyüyen dölüt, Gebelik süresi, irileşen dölyatağını, kalp hastalıkları, kan gurupları, psikoloğun görevi, Sidik kesesi, Tansiyon | 0 yorum »DOKTORA İLK GİDİŞ
Her genç kız 16 ya da 17 yaşına gelince bir kadın hastalıkları doktoruna görünmelidir. Anneler bunu görev bilip kızlarını bu yaşta mutlaka doktora götürmelidirler. Genç kızken böyle bir muayene yaptırmamış olanlar ise, evlenmeden önce mutlaka doktora görünmelidirler. Bu tür muayenelerin hiç biri yaptırılmamışsa, genç kadın gebe olduğu kanısına varır varmaz bir kadın hastalıkları doktoruna gitmelidir. Doktor, durumu hakkında kendisine doğru bilgi verecektir. Bu muayenenin çekinecek hiçbir yönü olmadığı gibi, acı verici bir yanı da yoktur. Bu tür muayeneler çocuğa hiç bir zarar vermez. Buna karşılık gecikmeler, birçok korkulu sonuç doğurabilmektedir.
Gebeliğin başında bazı laboratuvar incelemelerinin yapılması çok yararlıdır. Tansiyon, kalp durumu, albümin yüzdesi, v.b. ni bu incelemeler belirler. Yersiz bir utanç yüzünden, anne olma başarısına ulaşma olanağını ortadan kaldırmak, herhalde akıllıca bir davranış değildir.
Sidik kesesi boşken dölyatağına baskı yapmaz ve muayene daha kolay olur. Bu nedenle muayeneden birkaç dakika önce tuvalete gitmek doğru olur. Ayrıca doktorun hastaya çağrılmış olması veya doğumda olması olasılığını göz önünde bulundurarak, muayenehanede sabırla beklemeğe mutlaka alışmak gerekir. Ruhsal alanda, doktorla anne arasında, tam bir güven havasının bulunmasının çok büyük önemi vardır. Kadın, kendisi gibi karnındaki yavrusunu da karşısındaki doktora teslim etmektedir. Bunu bilerek, kendi isteğiyle yapmaktadır. Doktorun bilgisine bütünüyle güvenebilmelidir. Ancak, aynı zamanda, ona yakınlık duyması da gereklidir. Cenç anne, doktorundan bilgi ve öğüt isterken, hiç bir utanma ve sıkılma duymaksızın, her sorununu açığa vurabilmelidir. Bu da ancak kendini doktora yakın hissetmekle olur. Hastanın çekingen olması halinde, kadın doktoru psikolog görevini de yüklenir, irileşen dölyatağını, büyüyen dölütü, kadının hissettiği düzensizlikleri, tansiyonu, laboratuvar incelemelerinin sonuçlarını inceleyen doktor, kadının ruh sağlığıyle de, ilgilenmek zorundadır. Hasta doktora içten likle güvenirse, doktor da hastaya yardımcı olmaya hazır olur. Kadının, doktora köcasıyle birlikte gitmesi çok yararlıdır. Ancak bu, kocanın karısına cesaret vereceği düşüncesiyle ileri sürülmüş bir fikir değildir. Aksine amaç, kocanın yabancısı olduğu sorunlarla ilişki kurmasını sağlamaktır. Karı ve koca, gebeliğin doğurduğu her soruna beraberce göğüs gerebilir, tartışmasını aralarında açıkça yapabilirlerse, kadın eşi bulunmaz bir yardımcı bulmuş olur. Kocanın, olayların ne biçimde geliştiğini bilmesi, karısınrih endişelerine bir de kendisininkileri eklemeksizin, olayları karşılayabilmesi olasılığını sağlar.
Kadın doktoru,, hastasını daha önceden tanımıyorsa ona, aşağıdaki bilgiler verilmelidir
* Tamamen iyileşmiş olunsa bile geçirilen hastalıklar,
* Çocukluktan beri geçirilen bulaşıcı sık hastalıklar,
* Âdet görmelerde görülen düzensizlikler,
* önceki gebeliğin gelişme özellikleri,
* Hastanın kan gurubu, RH etkeni ve eğer bu negatifse, kocanın kan gurubu,
* Hastanın normal ağırlığı,
* önceden yapılmış muayenelerin sonuçları,
Gebelik süresi boyunca, sekizinci aya dek, ayda bir defa kadın doktoruna gidilmelidir. Bu aydan sonra, her on beş günde bir, eğer doktor gerekli görürse, daha da sık gitmek gerekir. Olağan zamanlardaki âdet görme günlerine karşılık olan günlerde doktora muayene için gitmekten kaçınmak doğru olur.
Gebe Kalma Dönemi Ve Hamilelik
Gönderen İsmail | 05:00 | âdet görme, Amnioskopi nedir, dölüt nedir, dölyatağında kasılmalar, gebelik, Gebelik süresi ne kadar, hamilelik, iki âdet arasındaki süre, ne zaman gebe kalınır, plasenta nedir | 0 yorum »Gebe kaldığını anlayan bir kadının, kadın hastalıkları doktoruna sorduğu ilk soru "çocuğum ne zaman doğacak" olmaktadır. Kuramsal olarak gebelik 280 gün sürer. Gebeliğin başlangıcı görülmeyen âdetten önceki 16 -12 gün arasındaki yumurtlama devresidir. Ancak bu hesaplamanın, çok yaklaşık bir bilgi vermeden öteye gitmediğini de hatırlatmakta yarar vardır. Tartışma kabul etmez kesinlikte bir doğum tarihi saptamak olanaksızdır. Bunun nedeni de, gebeliğin başlangıç tarihinin kesin olmamasıdır. Genç kadın genellikle son âdetin tarihinden yola çıkar. Oysa, gebelik başlamış olduğu halde, bir ya da iki ay boyunca, âdet görme tarihinde kanama görülebilir. Bu "yalancı âdet görmeler" anneyi yanıltabilir. Yumurtlamanın normalden daha değişik bir tarihte gerçekleşmesi de mümkündür. Gebelik süresinin, kadının âdet çevriminin uzun luğuyle sıkıca bağlantılı olduğu da sanılmaktadır. Âdet çevrimi uzunsa, gebelik dönemi de uzun olmaktadır. İki âdet arasında 22 - 28 günlük ara varsa gebelik yaklaşık olarak 270 gün, bu fark 30 - 35 gün ise gebelik yaklaşık olarak 288 gün sürmektedir. Günümüzde, çocuğun erken doğumu halinde, endişelenmek için hiç bir neden yoktur. Altıncı ayın bitiminden sonra doğan bebekler kuvözler ve iyi bakım sayesinde birkaç haftada, zamanında doğan çocukların boyuna ve kilosuna ulaşmaktadırlar. Buna karşılık gebelik süresini geçirmemek çok dikkat edilmesi gereken önemli bir konudur. Gebelik süresi bittiği halde doğum olmamışsa, bazı güçlükler başgösterebilir. Gelişmeğe devam eden dölütün boyutları doğumu güçleştirebilir; ayrıca son (plasenta) eskimeye başladığından dölütü yeterince besleyemez. Dölüt böylece ağırlık ve direncini yitirerek, henüz dölyatağının içindeyken ya da doğar doğmaz ölüm tehlikesiyle yüz yüze gelir, işte bu yüzden, geç doğan bebekler genellikle buruşuk yüzlü olurlar. Doktor uzayan bir gebelik durumunda, dölütün sağlık durumunu öğrenmek için dölyatağı sıvısını incelemek ister. Çok kolay bir müdahale ile dölyatağından alınan bu sıvının laboratuvarda incelenmesine amnioskopi denir. Bu inceleme sonucunda, sıvıda bazı bozukluklar görülürse, dölyatağında kasılmalar uyandıran bir hormon iğnesi yapılarak doğum hızlandırılır. Amnioskopiye girişmeden önce, doktorun, doğum için tahmin edilen tarihi bilmesi gerekir. Anne, gebe kaldığı tarihi bildirerek bu konuda doktora yardımcı olur. Gebe kadın, özellikle son âdetin özelliklerini belirtir. Son âdetin eski âdetlerden değişik olması, daha az olması "yalancı âdet görme" olasılığını akla getirir. Böyle bir durumda, gebelik sanıldığından bir ay önce başlamıştır.
Bir başka ölçü de, annenin dölütün ilk kıpırdanışlarını duymağa başladığı tarihtir.
YENİ BİR CANLININ YAŞAMA BAŞLAMASI
Gönderen İsmail | 15:26 | cinsel güçlülük, doğum, döllenme nasıl olur, gebelik, Gebelik süresi ne kadar, hamilelik, hormon tedavisi, kanama dinmezliği, plasenta nedir, sidikte gonadotrop nedir, spermatozoit nedir | 0 yorum »Yeni bir canlının yaşamı ve gebelik, yumurtacığın erkek tohum hücresi (spermatozoit) tarafından döllenmesiyle başlar. Yumurtalıkta olgunlaşan yumurtacık, fallop borusuna inerek dölyoluna girmiş olan spermatozoitle karşılaşır. Bu olay kuramsal olarak âdet görmeden önceki 12 -16 günler arasında gerçekleşebilir. Bununla beraber, kadın döllenmeden ancak 15 gün sonra, yani beklediği tarihte adet görmeyince gebe olduğundan kuşkulanır. Ancak tam bir sonuca varabilmek için bir idrar tahlili gerekecektir. Yapılan tahlil sonucunda sidikte gonadotrop hormonunun varlığı ortaya çıkarsa, gebelik kesinleşmiş olur. Bu hormon, ana ile çocuk arasındaki beslenme bağlantısını sağlayan ve embriyonla aynı zamanda oluşan çocuk sonu (plasenta) tarafından üretilir. İdrarda bu hormonun var olup olmadığını saptamak için kesin sonuçlu kimyasal testler yapılır. Âdet görmenin başlaması gerektiği tarihten 10 gün sonra, sabahleyin uyanır uyanmaz alınacak bir miktar sidiğe uygulanacak testin vereceği sonuç çabuk olduğu gibi kesindir de. Âdetin başlaması gereken tarihten 10 gün geçmeden yapılacak test kesin bir sonuç vermez.
Bazı ruhbilimciler, gebeliğin kadının az veya çok bilinçli bir isteğinin sonucu olduğunu öne sürerler. Bu görüşte bir miktar gerçek payı vardır. Aslında, en elverişli zamanda, en iyi olanaklar içinde bir çocuk sahibi olmaya karar vermek yalnız kadına değil, karı ve kocanın ikisine birden düşmektedir. Çocuğu sadece eşlerden biri istemişse; cinsel güçlülüğü tanıtlama düşüncesiyle ya da soyun sürekliliğini sağlamak için. dünyaya getirilmişse çocuk, er veya geç bunun olumsuz etkileriyle karşılaşacaktır.
Bir çocuğun en elverişli zamanda doğması için anne ve babanın, inceden inceye düşünerek buna karar vermeleri gerekir, özellikle genç çiftin ruhsal yönden hazır ve birbirine bağlı olması gereklidir. Her ikisi de, zihinsel ve kalıtsal açıdan, olağan bir gebeliğe yol açabilecek yetenekte olmalıdır. Bunun için de hem evlenmeden önce, hemtte evlilik sırasında, kadın ve erkeğin doktor muayenesinden kaçınmamaları gerekir. Doktor bir kadının gebeliğe dayanabilir güçte olup olmadığına karar vermek için genel durumunu inceler. Gebelik süresi boyunca, dolaşım sistemi, akciğer ve böbrekler daha çok çalışmak zorundadırlar. Bu aşırı çalışma dengesizliğe yol açacak olursa gebeliği ertelemek gerekir.
öte yandan, erkekte olduğu gibi kadında da, kalıtsal ve bulaşıcı hastalıkların var olup olmadığını dikkate almak gerekir. Soyunda hemofili (kanama dinmezliği) olan bir kadın, tam sağlıklı olmakla beraber, bu hastalığı erkek çocuklarına aktarır. Zararsız düzeyde şeker hastası olan bir kadın da, hastalığın tehlikeli sonuçlara yol açtığı şeker hastalıklı çocuklar dünyaya getirebilir. Birkaç tahlil ve incelemeyle bu tür sakıncalar saptanabilir.
Benzeri gözlemler uyuşturucu maddeler konusunda da yapılabilir. Uyuşturucu madde kullananların çocuk doğurma konusunda çok dikkatli olmaları gerekir. Çünkü bu maddelerin yan etkileri ve sonuçları yeterince incelenmiş değildir. Yeni geçirilmiş bulaşıcı hastalıklar, ilâç kullanma, hatırı sayılır bir aşırı bitkinlik hali, fiziksel veya sinirsel bir yorgunluk dönemi, gebeliği olumsuz yönden etkileyebilen etkenlerdir. Aile, duygusal, toplumsal ya da ekonomik alanda bunalımlı bir devre geçirmekteyse, yeni bir çocuk pek öğütlenmez; çünkü annenin sakin günlere ihtiyacı vardır. Çiftin, önceden bir çocuğu varsa, onun da ruhsal ve maddesel gereksinmelerini göz önüne almak gerekir.
Ayrıca çocuk için olduğu gibi anne ve baba için de güçlükler doğurabilecek belirli durumlar dikkate alınmalıdır. İlk çocuk ameliyatla doğmuşsa, yeni bebeğin aynı şekilde doğmamasına çalışmalıdır. Ayrıca büyük çocuğun kardeşinin doğması olayını kendisi için bir ceza olarak nitelememesi için ikinci çocuğun doğumunu ilk çocuğun, okula başlama tarihiyle aynı zamana düşürmemek gerekir. Bu uyarılar, hiç bir zaman bir çocuğun doğumunu sınırlama amacını gütmemekte, sadece, çocuğun getireceği sorumlulukların bilinmesi amacını gütmektedir.